Dr. İlke Boran
Gustav Mahler, tüm senfonilerinin kendi kişiliğinin ve hayatının yansıması olduğunu söylemektedir. Gerçekten de, bestecinin her bir senfonisinde hayatından ve duygusal çalkantılarından birer parça bulmak mümkündür. Ne var ki, 51 yıllık hayatı boyunca bestelediği ve tamamlayabildiği dokuz senfonisi içerisinde 5. Senfoni, bestecisini en somut biçimde yansıtan yapıtıdır ve Mahler’in hayatında ve bestecilik kariyerinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir.
Mahler’in yapıtlarına bakıldığında, acı ve karamsar bir duygusallığın hakim olduğu görülür. Senfonilerinin Scherzo’larındaki dans motifleri bile hüzünle harmanlanmış biçimde sunulmaktadır. Bu tutum her ne kadar Post-Romantik dönemin genel tavrı gibi gözükse de, özünde Gustav Mahler’in yaşamakta olduğu hayatın somut yansıması olarak yorumlanabilir. Zira, 1860 yılında Bohemya’nın Kaliště isimli küçük bir köyünde Musevi bir ailenin çocuğu olarak doğan Gustav Mahler’in 1900’lü yıllarda prestijli bir orkestra şefi ve besteci olma yolunda verdiği mücadele hiç de kolay olmamıştır. Bugün Çek cumhuriyeti torakları arasında bulunan Bohemya bölgesi, küçük Gustav’ın doğduğu yıllarda, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun parçasıydı. Gustav, ailenin 14 çocuğundan ikincisiydi ve 14 çocuktan yalnız 6’sı hayatta kalabilmişti. Ailesi, Gustav’ın yeteneğini erken yaşta fark ederek ona piyano dersleri aldırmıştı. Bu durum genç Gustav’ın hayatındaki en büyük şanstı belki de, çünkü 1875 yılında, 15 yaşındayken Viyana Konservatuvarı’na kabul edilmesi onun tüm hayatını değiştirmişti. Bundan üç yıl sonra ise, Viyana Üniversitesi’ne girdi ve müzik eğitimine devam etti.
Mahler müzik kariyerine bestecilikle değil, orkestra şefliği ile başlamıştı. Çok genç yaşta, 1880 yılından itibaren Şef olarak ismini duyurmaya başlamış, yıllar geçtikçe çok beğenilen başarılı bir şeflik kariyeri sürdürmeye başlamıştı. Besteciliği, asıl işi olan şeflikten arta kalan boş zamanlarında sürdürmeye çalışıyordu ve neredeyse tüm hayatı boyunca, besteciliğinin insanların gözünde her zaman şefliğinin gölgesinde kalması ona büyük acı veriyordu. 1897 yılında, Avusturya İmparatorluğu’nun en prestijli görevi olan Viyana Operası müdürlüğüne kabul edildi, fakat o dönemde Avusturya-Macaristan kanunlarına göre, böyle bir görev Yahudi kökenli kişilere verilemeyeceği için Katolik dinine dönmesi gerekti.
5. Senfoni’sini yazmaya başladığı 1901 yılında, Mahler hayatının çok başarılı bir noktasındaydı. Çok başarılı ve herkes tarafından takdir edilen bir orkestra şefi, Viyana Operası Müdürü, Viyana Filarmoni Orkestrası şefi ve dört senfonisini tamamlamış bir besteciydi. Diğer yandan, 1901 yılı kişisel hayatında bir dönüm noktası olmuş, müstakbel eşi genç ve güzel Alma Schindler’le tanışmıştı. Kariyerinin zirvede olduğu böyle bir dönemde 5. Senfoni gibi karamsar, karanlık ve içe dönük bir yapıt bestelemesi garip gibi gözükse de aslında Mahler’in tüm hayatı boyunca içinde taşıdığı karamsarlığı yansıtmaktadır. 5. Senfoni, aynı zamanda, Mahler’in bestecilik hayatında, “orta dönem” olarak adlandırılan yeni bir dönemin başlangıcını işaret etmektedir. Bestecinin gençlik dönemini oluşturan ilk dört senfoninin ortak özellikleri, her birinin lied ve şarkı kültürüyle bağlantılı olmasıdır. 2. 3. ve 4. senfonilerin her birinde insan sesi mevcuttur. 1. Senfoni’nin tematik malzemesinin büyük çoğunluğunu halk şarkılarının motifleri oluşturmaktadır. Halk ezgilerinin etkisi 5. Senfoni’de de bulunmakla beraber, bu yapıt müzikal fikirler açısından çok daha soyut, tematik örgü ve orkestrasyon açısından çok daha yoğun ve kompleks bir kurguyla oluşturulmuştur. Mahler’in diğer yapıtlarında da somut biçimde var olan ölüm teması 5. Senfoni’de çok daha yoğun biçimde hissedilmektedir. Mahler, 1901 yılının başlarında çok ciddi hemoraji geçirir. Bu hastalık ilk gençlik yıllarından beri varolan ölüm korkusunu tetikleyerek saplantı haline gelmesine neden olur. Erken çocukluğunda ailesinde yaşanan ölümler, kardeşlerinin 8’inin doğumdan sonra ölmesi bestecinin hayatı boyunca içinde taşıdığı traumatik bir durumdu. 40’lı yaşlarındayken yaşadığı sağlık sorunları da bu ölüm korkusunu saplantılı bir hale sokmuştu ve bunu hemen bütün yapıtlarında işliyordu. 5. Senfoni de bir istisna olmaktan uzak, yakın zamanda yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle ölüm düşüncesini daha yoğun biçimde barındırıyordu. 1. bölümün başlı başına ağır ve karanlık bir ölüm marşı olması ve bu fikrin tüm yapıta dağıtılmış olması bunun en somut göstergesidir.
Gustav Mahler’in bestecilik kariyeri açısından bakıldığında, 5. Senfoni’nin çok sayıda yenilik içerdiği görülür. Yapıt 5 bölümden oluşmaktadır. Fakat Mahler bu bölümleri partisyon üzerinde 3 ana bölümde gruplandırmaktadır. Birinci bölümü oluşturan ve Trauermasch başlığını taşıyan cenaze marşı ile onunla kısmen aynı karakteri paylaşan ikinci bölüm ilk ana bölümü oluşturmaktadır. Uzun soluklu Scherzo, kendi başına ikinci ana bölmeyi oluşturmaktadır. Yapıtın dördüncü bölümü meşhur Adagietto ve son bölüm de, birlikte üçüncü ana bölümü oluşturmaktadır. Bu bölünmeyi aşağıdaki tabloda şematik olarak görmek mümkündür:
5. Senfoni’nin bölümlerin birbiriyle ilişkilendirilerek gruplandırılmasının müziksel nedenleri vardır elbette. Zira, Mahler, bu yaptı bestelediği yıllarda, olgunluk dönemine gelmiş bir besteci olarak tematik bütünlük düşüncesini en ustaca biçimiyle uygulamayı hedefliyordu. Birinci ve ikinci bölümler tematik olarak bütünlük oluşturuyordu. Dördüncü ve beşinci bölümlerdeki ortak tema paylaşımı da bu bölümleri birleştiren öğelerdi.
Birinci bölüm Trauermarsch (cenaze marşı) iki ana tema üzerine kuruludur özünde. Açılış trompet solo ile duyurulduktan sonra uzun ve karanlık cenaze marşının ana temasını duyurur. Ardından, 35. ölçüde, çok daha yumuşak fakat yine karamsar karakterde olan ikinci ana tema devreye girer. Birbiriyle karşıtlık yaratan bu iki ana tema bütün bölüm boyunca birbiri ardına duyurularak geliştirilmektedir.
Senfoninin ikinci bölümü de birinci bölüme benzer karakterdedir. Fırtınalı giriş temasının ardından yine sakin ikinci ana tema birbirlerini izlerler.
5. Senfoni’nin Scherzo bölümü Mahler’in on güne kadar bestelediği en yoğun, kapsamlı ve en uzun soluklu Scherzo’su olarak kabul edilmektedir. Özünde tematik malzemesi halk ezgileri ve dans temalarıyla örülü olmakla beraber, kontrapuntik doku ve tematik örgüler açısından, geleneksel bir Scherzo’nun gerektirdiğinden daha yoğun ve ağırbaşlı bir karaktere sahiptir. Scherzo’nun “şakacı” olarak tanımlanan karakteri burada, Mahler’in kişiliğinde olduğu gibi, satirik ve alaycı tavırdadır.
Mahler’in 5. Senfonisi söz konusu olduğunda, yapıtın ağır bölümü Adagietto’nun farklı bir yere sahip olduğu söylenebilir. Bunun birkaç nedeni vardır. Bunlardan birincisi, çok hareketli, karamsar ve çalkantılı senfoninin bütünü içerisinde, Adagietto’nun son derece sakin huzurlu ve meditatif karakteriyle senfoni içerisinde tecrit edilmiş olmasıdır. Orkestrasyon bakımından da bakıldığında, Mahler bu kalabalık orkestra düzeni içerisinde, (4 flüt, 3 Obua, 3 Klarinet, 3 fagot, 6 korno, 4 trompet, 3 trombon, 1 tuba, arp ve yaylılar) Adagietto için yalnızca yaylılar ve arp kullanmaktadır. Bu da, bölümü bakırların ve vurmalı çalgıların gerilimli tınılarından uzak tutmaktadır. Diğer yandan, Adagietto bölümünün, yıllar içerisinde, 5. Senfoni’den daha ön plana çıkan bir popülarite kazandığı görülüyor tarihe bakıldığında. Bunun nedeni de açıktır aslında. Mahler 1911 yılında öldükten sonra yapıtlarına değer verilen bir besteci konumundaydı fakat 1933 yılında Almanya’da Nazi yönetimi başa geldiğinde Hitler Mahler’in müziklerini Yahudi olması gerekçesiyle yasaklamıştı. Bu nedenle Mahler’in müzikleri Avrupa’da uzun yıllar çalınmadı. Savaştan sonra yeniden gündeme gelen Mahler yapıtları, bu kez konser programlarına bütün olarak değil bağımsız bölümler olarak yerleştirilmeye başlandı. Bu noktada, 5. Senfoni’nin Adagietto bölümü genel konser dinleyicisinin rahat dinleyebileceği müzikler arasında kabul edilerek, ait olduğu senfoniden önce üne kavuştu. Bunun ardından, 1971 yılında Luchino Visconti’nin Thomas Mann’ın romanından uyarladığı Venedik’te Ölüm (Morte a Venezia) filminde müzik olarak 5. Senfoni’nin Adagietto bölümünü kullanması bu bölümün şöhretini doruk noktasına çıkarttı.
Gerçekten de, Adagietto bölümü tüm senfoni içerisinde bireysel ve tekil bir tavır sergilemektedir. Bununla birlikte, aslında Adagietto’yu oluşturan ana temalar, son bölümde daha enerjik biçimde yeniden duyularak iki bölüm arasında bağlantı kurmaktadır. Adagietto’nun meditatif karakteri son bölümde tutkunun ön plana çıktığı bir duyguya bürünmektedir. Bu enerji geniş soluklu son bölüm yapıtın önceki bölümlerindeki karamsarlığı geride bırakarak, zafersi bir tavırla yapıtı sona ulaştırmaktadır.
Orkestrasyon konusundaki titizliği ile tanınan Mahler, 5. Senfoni’sini 1902 yılında tamamlamasına karşın, üzerinde uzun yıllar düzeltme çalışmaları yaptı ve ancak 1909 yılında yapıta son halini verdi. Uzun yıllar süren bu titiz çalışması, bestecinin orta dönemini başlatan bu yapıtı doruğa yerleştirmektedir. İlk icralarında hak ettiği değeri göremeyen 5. Senfoni’si için Mahler’in “keşke ölümümden 50 yıl sonra yönetebilsem” dediği söylenir. Gerçekten de 5. Senfonisi ve diğer yapıtları gerçek değerini 20. yüzyılın son çeyreğinde bulmuştur ve bugün 5. Senfoni Mahler’in en çok dinlenen ve icra edilen yapıtları arasındadır.
0 comments:
Post a Comment