Dr. İlke Boran
Aşağı yukarı Son beş yıl içerisinde CRR Konser Salonunda klasik müzik konserlerinin gittikçe azaldığını fark etmemek mümkün değil. Bunun yerine ne mi var? Ekseriyetle caz, Türk sanat müziği ve dünya müzikleri konserleri. Bu etkinlikler olmasın mı? Olsun tabii. Ama bir denge içerisinde programlanmaları gerektiğini söylemeden de geçemeyeceğim doğrusu. Çok kısa bir istatistikle bakacak olursak, şu an etkinlikleri açıklanmış olan Ekim-Kasım 2010 programında toplam 7 adet caz konseri, 2 adet bale gösterisi, 2 adet dünya müzikleri konseri 11 adet Türk müziği konseri ve 4 adet klasik müzik konserinin yer aldığı görülüyor. Bu 4 klasik müzik konserinin hiçbirinde de CRR Senfoni Orkestrası yer almıyor. Nedir CRR Senfoni Orkestrası’nın akıbeti? Bilen var mı? İlgilenen var mı?
Diğer yandan, yine son birkaç yıl içerisinde, CRR programlarının gün geçtikçe daha az duyurulur olduğu da gözden kaçmıyor. Hatta sezonluk ya da dönemlik programların kesinleşmesi bile son dakikaya kalıyor çoğu zaman. Hiç unutmuyorum geçtiğimiz sene yine sezon başında, sanıyorum Kasım ayıydı, bütün konser salonları programlarını ilan etmişken CRR'nin internet sayfasında hiçbir açıklama yer almıyordu. Sanki terk edilmiş hayalet salon gibi. İletişim numaralarını aramıştım o zaman, telefona çıkan görevli programın henüz belli olmadığını ve daha fazla bilgi veremeyeceğini söylemişti. Gizemli bir durumdu. Neden sonra, CRR programlarının ihale yoluyla onaylandığını ve ihale geciktiği için programların açıklanmasının o sezon bu sebeple geciktiğini öğrenmiştik. Bu da ilginç bir durum tabii, sanatın ihaleye açılması.
Nihayetinde bu yılki sezonun açıklanmasında bir gecikme yok. Fakat yine de Ekim ve Kasım ayından ötesini göremiyoruz. Hüseyin Sermet resitalinin dolmaması ilginç, bu bir yana, ayrıca kime söylesem "haberim yoktu, duymadım" cevabıyla karşılaşmak da hayret uyandırıcı bir durum. Sonuçta müzik çevresinin, konservatuvarın İş Sanat ya da Borusan konserlerinden haberdar olduğu açıkça görülüyor. Pekiyi neden CRR programlarından çoğunluğun haberi olmuyor? Burada bir reklam sorununun olduğu kesin. CRR programlarını yeterince duyuramıyor ya da duyurmuyor. Duyurmak istemiyor desek çok ileri gitmiş oluruz belki ama belki çok da önemsemiyor diyebilir miyiz? Şu noktayı da unutmamak gerekir, belki de İstanbul'daki klasik müzik dinleyici kitlesi, CRR Konser Salonu'nun son yıllardaki program politikasından dolayı bu salondan ayağını çekmiş olabilir mi?
Aklıma takılan bir konu daha var. CRR Konser Salonu'nun logosu. Salon ilk açıldığında, Prof. Filiz Ali'nin sanat yönetmenliğini yaptığı dönemde, Selçuk Demirel tarafından tasarlanan logo nedense son birkaç yıldır kullanılmıyor. Bu logonun şahsen en sevdiğim yönü, ve bence bir logo tasarımı olarak güçlü yönü, sahne konseptini soyut bir grafik simgeyle vurguluyor olmasıydı. Bu logo nedense artık kullanılmıyor ve yerine, üzerinde kırmızı bir şerit bulunan CRR yazısından oluşturulmuş, herhangi bir şirket logosu olabilecek bir grafik kullanılıyor. Bir konser salonu ile göstergesel bir bağlantısı olduğunu söylemek zor. Elbette kurum ve kuruluşlar logo ve görsel konsept değişimlerine gidebilir. Fakat bunu yaparken belirli ve belirleyici amaçların üzerinden gitmek gerekmektedir. Özellikle kurum ve kuruluşlar için logolar çoğu zaman isim kadar belirleyici öğelerdir ve değiştirilmeleri için ciddi gerekçelerle desteklenmelidir. CRR gibi, 1989 yılından bu yana, yani 21 yıldan beri faaliyet gösteren bir konser salonunun, o salonla artık bütünleşmiş olan logosunun değiştirilmesi pek kolay kabul edilebilir bir durum değildir kanımca.
Hüseyin Sermet Konserde ilginç bir program çaldı. Programı da ancak salona gittiğimizde dağıtılan el broşüründen öğrenebildik nihayet. Zira internet sayfasında hiçbir program içeriği belirtilmemiş. Sermet konserde iki adet Bach Prelude-Fugue, Chopin 1 ve 2 numaralı Ballade’larını, Bartok’un Dans Süiti’ni ve ikinci yarıda da Mussorgsky’nin Bir Sergiden Tablolar adlı yapıtını seslendirdi. Hüseyin Sermet, piyanodan elde edilen tınının kalitesine son derece önem veren bir piyanist. Bu özelliğini yorumladığı tüm yapıtlarda hissettiriyor. Sermet’in Bach yorumu günümüz Barok ve Bach yorum anlayışının dışındaydı kanımca. Daha romantize edilmiş bir tutum vardı sanki. Fakat Bartok ve Mussogsky yorumları gerek teknik gerek tınısal kavrayış açısından Hüseyin Sermet’in piyanistik olgunluğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Hüseyin Sermet’i CRR’de izleme fırsatını bulamayanlar 8 Aralık tarihinde İş Sanat Konser Salonunda Londra Filarmoni Orkestrası ile vereceği konserde izleyebilirler.
Bu konserin dolu bir salonda gerçekleşeceğinden kuşkum yok…