Serhan Bali’nin 8 Haziran 2010 günü Radikal gazetesinde yazdığı “Müzik Bilimcilerin Üretimsizliği” başlıklı yazısını hayretler içerisinde okudum. Beni hayrete düşüren, Türkiye’deki müzik camiasına bir şekilde hakim olduğunu “geniş” kitlelere yine bir şekilde kabul ettirmiş olan Sayın Bali’nin konuyu ne kadar dar bir bakış açısıyla ele alıyor olması.
Köşe yazarımız müzik bilimcileri üretimsizlikle eleştiriyor. Müzik bilimcileriyle de sınırlı kalmıyor müzik eğitimcilerini de katıyor bu eleştiriye. Tabii aslında müzik eğitimcisinin asıl görevi insan eğitmektir ve bir müzik eğitimcisi yayın yapmıyor diye eleştirmek pek yersiz olur. Bu nedenle müzik bilimcilerine yöneltilen eleştirileri değerlendirelim. Sayın Bali Müzik bilimcilerinin yeteri kadar yayın yapmadığı konusuna değinirken, kendi değişiyle “akademide üretilip yine orada tüketilen yüksek lisans ve doktora tezlerini” konunun dışında bırakıyor. Aslında bir akademisyen’in akademisyen olması için birincil derecede yapması gereken bir yüksek lisans ardından bir doktora tezi yazmaktır. Bu tezleri sonradan yayınlatmak da ikincil gerekliliklerden biridir. Fakat şunu da önemle belirtmek isterim ki bu tezler Serhan Bali’nin gördüğü gibi tüketim malzemeleri değildir.
Bu noktada şu soru akla geliyor: üretim veya üretimsizliğin ölçütü nedir? Yalnızca popüler dergilerde, süreli yayınlar ve günlük gazetelerde yayınlananlarla ölçülen bir mesele değildir üretim. Tam tersine, müzik bilimcinin asıl üretimi müzik araştırmaları yapmak, bu araştırmaları sempozyumlarda, kongrelerde sunmak ve hakemli dergilerde yayınlatmaktır. Müzikoloji Doçentlik sınavı yönetmeliğine bakacak olursak popüler dergiler, hakemsiz süreli yayınlar ve günlük gazetelerde yazılan yazıların kabul edilmediği görülüyor. Neden? Çünkü bunlar bir müzik bilimcinin asli üretimi olarak kabul görmez. Ülkemizde yetişmiş, ulusal ve uluslararası sempozyumlarda bildiri sunan uluslararası hakemli müzik yayınlarında makalesi yayınlanan, kitap yazan son derece üretken genç akademisyen müzikbilimciler de mevcut. Sayın Serhan Bali neden onları göz ardı ediyor acaba?
Yazısının ilerleyen kısımlarında Serhan Bali dilimizde çok az müzik kitabı yayınlandığından şikâyetçi. Dilimizde ciddi müzik ve müzik araştırması yayınlarının az olduğu bir gerçek ama ciddi anlamda araştırma veya müzik tarihi kitabı yazmanın ve yayına hazırlamanın özellikle ülkemizde ne kadar emek isteyen bir alan olduğunu unutmamak gerekiyor. Bendeniz ve meslektaşım Doç. Dr. Kıvılcım Yıldız Şenürkmez, Yapı Kredi Yayınları’ndan 2007 yılında çıkan “Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği” adlı kitabı yazdık. Ülke genelinde konservatuvarlarda yardımcı ders kitabı olarak da kullanılan bu kitap şimdi ikinci baskısını yaptı. Demek ki bir üretim var. Ağır da olsa sağlam adımlarla ilerleyen ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi gibi üniversitelerdeki genç ve etkin müzik bilimcileri ile ivme kazanacak olan bir üretim.
Son olarak bir noktaya daha değinmek gerekiyor. Serhan Bali müzik bilimcilerin süreli yayınlarda yazmadığından şikâyetçi. Meselenin dayandığı asıl nokta ve asıl soru: Türkiye’de süreli yayınlar, dergiler ve günlük gazeteler gerçek ve ciddi müzik eleştirisi istiyor mu? Yoksa suya sabuna dokunmayan tanıtım yazılarını mı tercih ediyor? Bu sorunun yanıtını en doğru şekilde, senelerce bunun savaşını vermiş olan ve eleştiri yazılarıyla birçok kurum ve kişileri karşısına almış olan Prof. Filiz Ali verecektir. Ben de, şahsen birçok gazetede ve bir dönem Andante’de de olmak üzere dergilerde yazan bir müzik bilimci olarak kendi adıma şunu söyleyebilirim: eleştiriye çok açık olmayan bir toplum içerisinde yayıncılar da ne yazık ki gerçek eleştiri yazısı istemiyor ve yazarlarını tanıtım yazıları yazmaya yönlendiriyor. Eleştirel doz biraz arttığı zaman yazı yayınlanmayabiliyor. Diğer taraftan, ödenme sözü verilen teliflerin ödenmediği de görülebiliyor. Bu da profesyonel olarak bu işi yapanları doğaldır ki uzaklaştırıyor bu alandan.
Diğer müzik bilimcileri adına konuşamam. Ne var ki, gazete ve dergilerde yazılar yazan, 9 yıl boyunca haftalık radyo programları yapmış, 3 yıl boyunca Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu’nda müzik danışmanlığı ve uluslararası konser organizasyonları yapmış, Osmanlı Bankası Müzesi’nde 3 yıl boyunca aylık müzik seminerleri düzenlemiş, tiyatrolara müzik yazmış ve danışmanlık yapmış, kitap yazmış, Prof. Filiz Ali ve Doç. Dr. Kıvılcım yıldız ile 2005 yılından beri Avrupa Müzik Konseyi uluslararası toplantılarında Türkiye’yi temsil eden ve 13 yıldır Ayvalık’ta uluslararası masterclass’lar ve konserler düzenleyen bir insan olarak Serhan Bali’nin üretimsizlik değerlendirmesine cevap vermek isterim ve köşe yazarımızın Türkiye’deki müzik hayatına popüler gözlük çerçevelerinin dışından bakmasını öneririm.
Serhan Bali'ye Cevap
Posted by
Ilke Boran
Friday, June 11, 2010
0 comments:
Post a Comment